Star Wars: Bölüm III – Sith’in İntikamı Kitabı

Yıldızlar Bile Söner!

Çiçekler büyür ve solar. Yapraklar olgunlaşır ve dökülür. İnsanlar doğar ve ölür. Fikirler hayat bulur ve unutulur. Amaçlarımız, yok olur. En kudretli aşklar biter. Ve hayat kaynağı yıldızlar. Yıldızlar bile söner. Tatooine’den gelen çocuğun içindeki iyilik karanlık içinde derin bir uykuya dalar. Böylece tarihimizin en epik kurgu hikayesini öğrenmiş oluruz.

Çözülmenin eşiğinde bir oluşum…

Yıllar süren iç savaşın ardından, Ayrılıkçılar Cumhuriyet’i çözülmenin eşiğine getirmiştir. Son bir darbe için son bir zafer için Corusant’a yapılacak bir saldırı hazırlamışlardır. Klon Savaşları döneminde Nexus Koordinatları (Nexus Route) ile bu saldırı tasarlanmıştır. Sheev Palpatine’nin konumu sayesinde koordinatların bir kısmını kendisine geçmesini sağlamıştır. Kaptan Wilhuff Tarkin bağlılığını bu şekilde aslında şansölyeye kanıtlamıştır. Daha sonraki dönemde Kont Dooku liderliğindeki droid ordusu ile şansölyeyi kaçırma oyununu oynayacaktır.

Veriler gerçekten önemli arkadaşlar. Şu iki konuşmadan önemini anlayacaksınız.

Obi wan Kenobi: “Bu veriler, düşmanın uzak sektörlerine yapılacak saldırılar için çok önemlidir.”

Anakin: “Ya da Corusant’a saldırı yapabilirken kullanabilirler.”

Klon Savaşları Dizisinden bu konuşma.

Verilerin bir kısmı Ahsoka Tano ile Jedi Konseyine geçmiş oldu. Ahsoka Tano’nun bu verileri yıllar sonra Asi İttifakına söylediğini düşünüyorum.

Soldan sağa; Ahsoka Tano, Anakin Skywalker, Wilhuff Tarkin ve Barriss Offe

Savaş bu gizli koordinatlar eşiğinde Corusant’a saldırıyor. Kitabın başında acımasız General Grevious ani bir saldırı gerçekleştirerek Corusant semalarına geldiğini söylüyor.

Sith’in İntikamı Kitabı İncelemesi

Bu, aşka ve ölüme, kardeşlikle ihanete, cesaret ile fedakarlığa ve rüyaların sonuna dair bir hikaye.

Hayatınızda hiçbir kitap böylesine keyif veremez. Yozlaşmanın bir onur sayıldığı dönemde, gerçeklerin bunca zaman sonra açığa çıkması ile Jedi yeni bir sınavdan geçmeye başlıyor. Bir çağın sonunun hikayesine böylece tanık oluyoruz. Kitap yorumumda karakterleri ayrı ayrı anlatacağım. Öncelikle genel yapısına ve özüne bakalım.

Akıcı ve her anı betimleme dolu bir kitap. Betimleme olmayan bir kelimesi yok. Şaşırtma ustası bir kitap. Konunun mesela sadece Corusant saldırısı olmadığını bir anda okuyucuya nakşediyor. Zafer kazandık derken, yıldırım taarruzunun içinde buluyoruz kendimizi. Tekrar kaybettik derken 2 Jedi’ın umutsuzca bir kurtarma girişini üstlendiklerini görüyoruz. böyle bir kitap işte. Karakter betimlemeleri harika denilebilir. Ön plana çıkan karakterler gerçekten güzelce işlenmiş. Yan oyuncular ise ön plana çıkan karakterleri yine ön plana çıkarmak için kullanılmış.

Filme kıyasla bazı sahnelerin kitapta farklı olduğunu görüyoruz. Star Wars Evreninde Legends ve Canon karmaşası yüzünden filmlerin geçerli olduğunu hatırlatalım. Kitap ile film arasında benzer sahnelerde, filmler geçerlidir arkadaşlar. Her neyse, amacımız ilerlemek. Cevap ver Artu! Artu duyuyor musun? Artu!

Artu kitabın derinliklerine inmeliyiz. Bazı ayrıntılar için kitaplar şarttır. Dooku’nun sabırsızlıkla iki Jedi’nı tuzağa beklerken düşündükleri gibi.

“İki kat kibir iki kat düşüş demek!”

İhanet Sith’in yoludur.

Kont Dooku diğer Ayrılıkçı liderlerden farklı olarak idealist biriydi. Para için veya sırf öldürmek yani zevk için mücadele vermiyordu. Açıkçası karizmanın vücut bulmuş hali. Sadece filmde değil. Yazarın kelimeler ile ona verdiği hayat kitapta bile aynı etkiyi göstermiş. İki Jedi ona doğru yaklaşırken böyle düşünüyordu. Şansölye kaçırma planı böyle düşünmesinden kaynaklanıyordu. Jedi düzenini yok edip galaksiyi yönetmek. Düzeni yok etmek Dooku için bir önem arz etmiyordu. Dooku yozlaşmış senatoyu, yozlaşmış insanları devirmek istiyordu. Yolsuzluklara karşı dürüst duruşu ile saygı kazanıyordu. Yeni bir galaksi inşa etmek istiyordu. Tam da böyle bir durumda iki Jedi’yı köprü üzerinde bekliyordu. Amaçları inançları ve zaferleri ise ustasının ihaneti ile son buldu. Bu ya ihanet Sith’in yoluydu. Ustasına baktığında duyduğu son sözler öldür onu olurken, aklından geçen son şey ‘hayatı, zaferleri mücadeleleri, prensipleri, hayalini kurduğu İmparatorluk ve Sith Orduları bir anda hiç oluverdi. Onun hiçliği intikam uğruna olmuştu. Fakat beklediğinin aksine bir Sith’den değil. Kolunu kestiği bir Jedi öğrencisinden. O öğrenci içinde biriken tüm hırsı ve öfkeyi, Kont’un yaşlılığına çevirmekten başka bir şey yapmamıştı.

Diğer adıyla Darth Tyranus, Serenno Kontu:

Galaksiyi avucuna alan karanlık bir dev. En saygıdeğer Jedi. Dooku için düşmanın çektiği acılar bir eğlence. Kitapta karakterin derinlemesi doğallıktan ibaret. Yaşamdan aldığı zevk ile yaşamaktan ibaret. Dooku’nun hayaline bile yer verilen bir kitap nasıl kötü olabilir arkadaşlar. Bu kitabı ben gömmeyeceğim. Bu kitabı ben yüceltmeyeceğim. Kitabın hakkını yazacağım. Dooku’nun hakkını. Onun idealistliği güçlü bir otoritede, birbirini yemeye çalışan ve iki kuruş fazla kredi için insan öldüren bir yapıyı yıkıp, daha anlamlı bir yönetim kurma isteği. Bunun için sadece iki kategoriye başvuruyor. Kendisine faydalı olanlar ve faydasız olanlar. Ayrılıkçı liderler bile onun için, bir hiç. Çünkü ihanet Sith’in yoludur.

Ve Dooku’nun her şeyi hiçbir şey oluveriyor.

Dooku’nun ölümünün betimlemesi kitapta çok orijinal işlenmiş. Bundan kasıt, daha farklı yazılsa, yada yazılanların içinden bir kelime olmasa, bu kadar güzel olamazdı. Dooku konusunda tek yanlış yapılan şey, ölümü sırasında bir yalvarma söz konusu. Tek bir cümle ama olmaması gerekirdi. Biliyordu, Sith’in yolunun kendisi yenilince, kendisini kurtarmak yerine, çırak olmasına rağmen, ölmesini tercih edeceğini. Dooku’nun kesin zafere olan inancına rağmen, yenildikten sonra bir an afallayıp yalvarmayacak biri olduğunu düşlerim hep. Bu yazarın aslında bir cilvesi gibi. Dooku’lar bile canını sever.

Ayrılıkçı liderler, zorlu kimseler. Acımasız ve saldırgan.

Bunun yanında General Grevious;

Grevious bir canavar.

Droid ve etin birleşimi. Droid parçalarında ise geriye kalan yaratık etinden daha fazla merhamet var.

Milyonların hayran duyduğu bir karakter. Ölümünden yaşantısına, yaşadıklarından yaptıklarına her ne kadar yanlış olsa da; Karşısında ister istemez saygı ile durursunuz. Geçmişi karanlık ve puslu. Jedi avlama sanatlarında usta. Koleksiyonunda ki ışın kılıçları onun tek eğlencesi. Bir ışın kılıcını galakside, kara borsada bulmak mümkün. Kyber Kristali ile ona şekil verecek bir güç kullanıcıda. bulmak mümkün. Koleksiyon yapmak için onlarca yöntemi var. Ama Grevious kendisine göre en eğlenceli olanı seçiyor. Avladığı Jedi’ların ışın kılıçlarını koleksiyon yapıyor. Gaddarlıkların yazarı. Zaferleri mimarı. Corusant’ın merkezine bir yıldırım harekatı yapacak kadar cesaretli. Onun Usta Yoda karşısında bile cesaret ile dövüşeceği aşikar. Droid orduları komutanına kitap boyunca fazla yer verilmemiş. Bahsedildiği yerlerde ise acımasızlığına çokça vurgu yapılmış. Böylesine bir karakterin elbette duygu beslediği bazı şeyler vardır. Bu kitaptaki tek duygusu ise can almak olmuş. Olması gerektiği gibi. Grevious etkili bir Jedi tuzağının mimarı. Planları suya düşünce, yeni planlar üretmekte zorlanmayan, kaçış ustası.

Grevious ve Kenobi karşılaşması ise eğlenceli ve hazin. Bitmiş tükenmiş savaşta Grevious belkide en çok yok etmek istediği düşmanı ile tekrar karşılaşıyor. Yok ettiğinde en çok üzüleceği düşmanı ile. Filmde yer alan iki kelimelik merhabalaşmayı kitapta görmediğime üzüldüm açıkçası.

“Merhabalar!”

“General Kenobi!”

Onun dışında Grevious’un, Obi wan Kenobi’nin geleceğini bilmesi beni şaşırtmadı. Tek yapması gereken, Jedi’in içeri girmesiydi. Sonra tuzağın kapağını kapatıp öylece bekleyecekti. Ve çarpışacaktı. Öldürmek için değil, istediği için. Kenobi için. Grevious öldürdüğü diğer Jedi’ların yanı sıra sadece Kenobi’ye saygı duyuyordu. Hiçbir şeyi Kenobi’nin ölümünün kendi elinden olması kadar istememişti. Ölümünün Kenobi’nin ellerinden olması dışında.

Grevious ölürken bile bir canavardı. Ölürken bile kötülük abidesiydi. Kendi, hilkatından bu yana var olduğu şey için öldü. Öldürmek için var oldu, öldürmek için harekete geçti, kitapta geçtiği üzere öldürmek istediği sırada öldü. Kitapta Grevious, ölümün adıydı. Ölümü de Kenobi için tek bir şey ifade etti. “Ne kadar medeniyetsiz.”

Rüyalar

Bu savaş, düşünmemizi unutturdu. Artık ideallerin değil, kişisel çıkarların savaşı oldu. Suç örgütleri güçlendi. Klon Savaşları milyarlaca cana mâl oldu. Ne uğruna diye sordular? Neden savaştık diye sordular? Bunu iki aşıkta sordu.

Anakin Skywalker ve Padmé Amidala

Savaş bütün duyguları körleştirir. Hayatın merkezi olan aşk duysunu bile. Anakin ve Padme’nin aşkları bir uçuruma denk geliyor. Freni patlamış bir araç gibi. Frenin son anda patladığını fark eden şoför gibi. Kurtulmak için tek bir şans var. Araçtan atlamak. Anakin araçtan atlar atlamasına ama Padme hamile. O atlayamaz. Eğer atlarsa ya çocuk ölür, ya kendisi ölür, yada ikisi birden. İşte Anakin’in rüyaları bu cinsten. Annesini kaybettiği gibi kaybetmek istemiyor sevdiğini. Anakin’i Vader yapan sebep. Karanlık tarafı kucaklamasına açılan sebep. Kitapta Padme ile olan aşkına değinmiyor. Şöyle, işte iki aşığın birbirine yaptığı romantiklerden değinmiyor. Kitapta yer alan aşk aslında bir arayış. Kaybetmeme arayışı. Böylece Sith’in İntikamı kitabı romantizm bataklığında yok olmuyor. Tam tersine, bir kahramanın, bir pilotun, kitapta vurgu defalarca vurgusu yapılan seçilmiş kişinin arayış mücadelesi anlatılıyor. Anakin’in konseyde usta olamamasına kızması bile arayışından dolayı. Sevdiğini kurtaracak bilgilerin tapınak arşivlerinde olduğunu düşünüyor. Fakat usta olamadığı için o arşivlere ulaşamıyor. Tam bu sırada bu aşkın bilgilerini daha önceden öğrenen Palpatine devyere giriyor. Nasıl öğrendiğini kitapta değiniyorlar. Böylece bir bilinmeyen daha bilinmiş olunuyor. Söylemem ağır spoiler olur. Dostlar, dostlar Anakin için tek gerçek kaldı kitapta. Padme için ilk gördüğü rüyadan itibaren, onu ölümden kurtarma çabasına girişti. Kitap boyunca ve bilindiği üzere film boyunca yaptığı tüm seçimler bundandı. Fakat kitapta bile değindiler. Bazen olacak bir şeyi biz kendimiz yaparız diye. Yani Anakin aslında sevdiğini kurtarmaya çalışırken, onu ölüme sürükledi. Kitabı okurken böylesine bir kısma denk gelmek beni fevkalade mutlu etti. Anakin’in aşkı söndü. Dostu ile beraber. Anakin’in içindeki ejderha büyüdü. Yıllar boyunca içine hapis ettiği ejderha uyandı ve sonunda yok etmeye yemin ettiği şeye dönüştü. Padme’ye olan aşkı Sith olmasında bile sakınca göstermedi kendisinde. Yıldızı söndü…

Karanlığa karşı bir kalkan. Karanlığa karşı bir nefer. Onun stili ne Vaapad ne de Ataru’ydu. O sakinliğin vücut bulmuş savaşçısı Soresu ustasıydı. Obi wan Kenobi! Qui-gon Jinn’in çırağı. Seçilmiş kişi Anakin Skywalker’in ustası, arkadaşı, dostu hatta babası.

Kitapta daha farklı olarak tam bir akıl hocası rolünü işliyor. Mantık abidesi olarak gözümüze çarpıyor. Kişisel zevkleri ve esprilerine yer veriliyor. Uçma ile ilgili endişesi tekrar gün yüzüne çıkıyor. Bunlar aslında bildiğimiz Obi wan. Bunlar aslında aydınlığın yarattığı bir yaşam formu. Kitapta bulacağımız başka bir Obi wan Kenobi var. Ben buna değinmek istiyorum. İçi hırs dolan, yanlış yapılan bazı şeyleri temizlemek için öfke dolan bir Kenobi var. Grevious ile karşılaşması ise sadece barışa olan özlemi. Kenobi birçok güç kullanıcısına oranla öfkesini, hayal kırıklığına çeviriyor. Hayal kırıklığını umuda çeviriyor. Umudunu ise içine gömüyor. Karanlığı her zaman böyle yeniyor. Dostu ile Anakin Skywalker ile karışlaşması da kitapta böyle işleniyor. Belki bir umut kırıntısı ile onu geri aydınlığa çağırmak için.

Yaramaz ve yerinde duramayan bir çocuk. Fazlasıyla bilgi sahibi. Hareketli ve güçlü. Ayrıca gelmiş geçmiş en korumacı insan. Tüm kurallara rağmen. Onun öğrencisi. İkisi birlikte asla savaşmaz. Onlar ayrılmaz bir vücut. Galakside isimlerini bilmeyen yok. Kitaba göre tek farkları var. Kitapta aynen şu şekilde bu fark açıklanıyor. “Bir tanesi en azından oturup dinlemeyi seçiyor.” Obi wan için Anakin her zaman böyle bir çocuk oldu. Bu yüzden her anını ona bir şeyler öğretmek adına çalıştı. Yapması gerekenleri hatırlatarak yaşadı. Bu kitap ile alakası yok ama sanırım Luke Skywalker’e verdiği öğütlerde Anakin Skywalker’e verdiği öğütlerden tam tersini uyguladı. Bu benim kişisel düşüncemdir. Kenobi bu kitapta iki başlık altında işlendi. Utapau öncesi ve Utapau sonrası. Çünkü ölümün vücut bulmuş halini öldürürken galaksi değişti. Yetiştirdiği çırağı öldü. Yerine gözüne karanlığın perdesi inen Vader geldi. Obi wan önce bunu kabullenemedi. Kitapta ve filmde o benim dostum onu öldüremem dese bile, Yoda’nın tavsiyesi ile mantığa başvurdu. Bir Obi wan Kenobi’den yapması bekleneni yaptı. Anakin ile karşılaştı. Tüm bunlara rağmen, karşılaşmanın sonucuna rağmen yine Obi wan Kenobi’den yapması bekleneni yaptı. Kitapta Skywalker ile düellosunun sonunda yer alan kısımda bir gerçeği gördüm. Obi wan’ın Sith Lordu Vader’i neden öldürmediğine dair bir gerçek. Size bunu yazacağım. Bunu öğrenmek için kitabı aramaya gerek kalmasın diye…

“Onu öldürmek ona merhamet etmek demekti.” Kendisini merhametli hissetmiyordu. Sakin hissediyordu. Ayrıca başka bir Sith Lordu geliyordu. Aklından ilk geçen Yoda’nın ölmüş olabileceğiydi.

 

 

 

 

 

Düelloya değineceğim. Kitapta nasıl işlendiğine. Sinema tarihinin en uzun soluklu kılıç düellosuna değineceğim. Umarım kitap kadar başarılı olur. Umarım kitap kadar betimler. Umarım kitabın düelloyu aktardığı kadar size kitabın bunu nasıl başardığını aktarabilirim.

MATTHEW STOVER

GEORGE LUCAS’IN HİKAYESİ VE SENARYOSUNDAN UYARLAYIP BU KİTABI YAZDIĞI İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.

İki mavi huzmesinin birbirine karşı savaşını okudum. İdealist iki farklı düşüncenin savaşı değildi bu. Veya intikam ile kurbanın savaşı da değildi. Hatta bir taraf ne avcıydı ne de avdı. Bu düelloda pusu yoktu. Fikirler yoktu. Tek bir gerçek vardı. Bu düello kişiseldi. Yapılan her bir hamlede tereddüt yoktu. Kitapta Mustafar alev kusan bir ejderha olarak betimlenmişti. Mustafarın ejderhası Anakin oldu. Öfke patlamaları ile eski ustasına karşı yıllarca uyuttuğu ejderhasını uyandırdı. Obi wan düelloda bile dostuna eskiden olduğu şey için sevgi besliyordu. Fakat düellonun her saniyesi aldatmaca ve ihanetten ibaretti. Başlangıçta söz edilen ‘imparatorluğum için’ kelimesi veya ‘sadece bir sith zorbalığa kaçar’ kelimesi bir aldatmacadan ibaretti. Obi wan’ın Anakin’in yürüdüğü karanlık yolu fark edememesini bağlılığı yüzünden olduğuna dile getirmiş kitap. Defalarca arka çıkmasına ve bu yüzden kör olduğuna dile getirmiş. Anakin güç atlayışı konusunda inanılmaz yeteneklidir. Jedi Tapınağının oyun odalarında yer alan salıncaklardan atlar gibi lavların üzerinden atlamıştır. Anakin’in artık hayatta kalmasını bir kişi istiyordu. Sith Lordu Sidious.

Anakin Skywalker olmak böyle bir şey. Ya Vader olmak?

“Padmé? Burada mısın?”

Padmé yerine iğneleyici bir ses. “Üzgünüm Lord Vader, o öldü.”

“Hayır… hayır, bu mümkün değil.”

Star Wars Love GIF - Find & Share on GIPHY

Seni yakıp kavursan bir anda, aslında ejderhanın gerçekte var olmadığını anlıyorsun. Vader da yok aslında. Sadece sen varsın. Sadece Anakin Skywalker. Onunla kaçabilecek onu kurtarabilecekken sen kendini düşündün. Sonra öfkelendin, bağırdın ve Güç’e uzanıp tüm gezegenleri ezip yok etmek istedin. Fakat kör olmuş bir ressamsın. Kuvvetin nerede olduğunu artık biliyorsun. Gölgeyi yok etmek istiyorsun, ama denemiyorsun. Çünkü sana kalan tek şey bu. Sonsuza kadar…

İşte Vader olmak böyle bir şey kitapta.

Padmé olmak uğruna savaştıklarından fazlasıydı. Kadınların doğasında olan zayıflığı kitaba nakşetmek yazar için zor olmamış. Sevgiye olan inanç, Padmé’nin yaşamak için tek sebebiydi. Çünkü bir zamanlar körü körüne inandığı ve savunduğu Cumhuriyet artık yoktu. O bile iki-binler heyeti oluşturup bazı şeylerin yanlış gittiği söyleyecek kadar hayal kırıklığına uğradı. “Ya savaştığımız şey aslında bulunduğumuz düzen olması gerekirse?”

Hayalleri, karanlığa gömüldü. Gelecek için sadece ağladı. Sonunda ise geriye sadece iki evladı kaldı. İsimlerini zar zor verebildiği iki evladı. Bir kerede olsa dokunabildiği iki evladı. Padmé kitap boyunca gerçekten severken öldü. Bir zamanlar dokuz yaşında ki bir çocuktan aldığı oyma bir parça ile Obi wan Kenobi’na “Onun içinde hala iyilik var” dedi.

Şimdiye kadar yazdığım 2148 kelime… Bunların hepsi kitapta yer alan Windu düşüncelerinin yanında bir önemi kalmıyor. O iki epik cümlenin yanında 2148 kelimenin bir önemi kalmıyor.

“Ben Senatoyum!”

“Henüz değil!”

500 Republica

Windu için Palpatine veya yanında yer alan herhangi bir kişi tamamen şüpheli bir Sith Lorduydu. Anakin hariç. Sadece onu çözemiyordu.500 Republica, burada yaşayan herkes nüfuzlu kimselerdi. Kitapta bir karanlık lordunu 500 Republica içinde kovaladığından bahsediyor. Jedi Konseyinin Sith Lordu olabilecek kişilerin Palpatine’nin yanında yer alan birkaç kişi ile bile sınırlandırmayı başarıyor. Fakat Anakin gelene kadar. “Usta Windu, korkunç bir gerçek öğrendim diyene kadar.” Bu ana kadar Windu için bile Palpatine karanlık lordun etkisi altında olan bir zavallıydı. Çünkü konduramıyordu. Kendilerinin veya inandıkları cumhuriyetin yıllarca gözlerinin önünde bir Sith Lordu tarafından yönetildiğine konduramıyordu.

Binlerce yıl tüm Jedi’lar gibi inanmıştı, uğruna feda edilen Cumhuriyet’e. Çoktan çökmüş Cumhuriyet’e. Cumhuriyet’in cesedi, sadece Sith’in Karanlık Lordu komutasında yer alan bir Jedi düzeni tarafından savunuluyordu. İşte buna rağmen, sırf Windu olduğu için hiçbir yüz ifadesi değişikliği göstermeden taş gibi kesiliyor. Bütün kehanete rağmen, Sith Lordu ile yüzleşme riskini seçilmiş kişi olmadan kabulleniyor.

En karanlık gölgeyi, en parlak ışık düşürür.

Windu ve diğer Jedi’lar. Hiçbir şey şansa bırakılmamalı. Kitaba göre Jedi Ustası Shaak Ti ve Jurokk tapınak savunmasında kaldı. Agen Kolar, Seasee Tiin ve Kit Fisto… Tapınağın en güçlüleri;

Seasee Tiin bir zihin okuyucuydu.

Agen Kolar, çift kyber kristaline sahip bir ışın kılıcı taşıyordu. Windu tarafından yetenekleri oldukça takdir ediliyordu.

Kit Fisto o hislerini ve düşüncelerini güç kullanıcılarına bile kapatabilen eşsiz bir özelliğe sahipti. Kendisi bu yeteneği ile Uzlaşmacı Jedi Konseyi yerine, Yüksek Jedi Konseyine dahil edilmişti.

Mace Windu o Vaapad ustası. İçindeki karanlığı aydınlığın silahına çeviren, yarattığı stilin tek yaşayan hocası. İşte hepsinin birleşimi yüzyıllardır saklanan Sith Tarikatının bilgilerine karşı savaşmaya yola çıktı.

İşte hesaba katılmayan buydu. Zaman değişmişti. Cumhuriyet değişmişti. Sith’ler değişmişti. Ama düzen değişmemişti. Değişimden yararlanıp gelişmemişti. Aslında değişime ihtiyaç duymazdı. Gelişmeye ihtiyaç duymazdı. Windu’nun Sidious karşısında kendisini düellonun heyecanına bıraktığı gibi Jedi Düzeni gücün akışına bırakırdı benliklerini. Mace Windu… Windu’ların Mace’i… Vaapad onun karanlığa açılan kapısı. Karanlığın onun üzerinde hiçbir etkisi yok. Kendisi de karanlıktan üstün değil. İşte Agen Kolar, Seasee Tinn ve Kit Fisto düşerken kendisinin savaşmaya devam etmesinin tek nedeni. Savaştığı cisim bir karanlık bir hayalet. Gün yüzüne çıkmış bir gerçek. Vaapad öyle bir güç ki, düşmanın her şeyini kendisine silah olarak doğrultur. Kristalize olmuş Sith Lordu tir tir titriyor, korkudan atan kalbi adeta bir pulsar olmuştu. Korkusunu silah yaptı ve hayalete yöneltti. Kristal çatladı. Tek bir hamle bu çatlağı kırıklara sonrada tuza çevirdi. Sith Lordu tuz oldu. Işın Kılıcı düştü.

Eski Naboo senatörü, nüfuzlu bir aileden gelen Shiv Palpatine. O Klon Savaşları dönemi boyunca Galaktik Cumhuriyetin yani binlerce yıldız sisteminin yegane tek söz sahibi. Öyle biri ki, atadığı Jedi Konseyine atadığı Anakin ile Jedi Konseyinde görüşülen her oturumdan haberdar olmak için oyun oynamış biri. Politik dehasının yanı sıra, Darth Maul ve Darth Tyranus’un ustası. Dövüş teknikleri ve becerileri ile yüzlerce yıllık Sith efsanesinin seçilmiş olanı. Fakat burada, tamda şuan olduğu yerde, Mace Windu’nun karşısında, o kitabın değimi ile yaşlı ve kırışmış bir yüze sahip, yorgunluktan bitkin düşmüş zavallı bir et parçası…

Kitapta seçilmiş kişinin geldiğini görür. Onun son haberinden sonra güvenini kazanmıştır. Konuşmalar geçer. Filmde yer alan konuşmalar. Kitaba göre Mace Windu kılıcını indirmeden bir saniye önce Anakin Skywalker’in bir karısı olduğunu öğrenir. Verebildiği tek tepki boş boş niye olur. Işın Kılıcı iner nihai hedefini yok etmek için. Fakat tüm bunlara rağmen Vaapad’ın savaş heyecanından dolayı Anakin’in karanlığını göremez ve ona olan güveni boşa çıkar. En sonunda şu kelimeler Sidious’un ağzından gürleyerek dökülüverir.

“Kudretimin sınırı yok!”

Karanlık cömerttir, sabırlıdır ve her zaman kazanır —ama gücünün yüreğinde zayıflığı yatar: onu durdurmak için tek bir mum yeterlidir.

Sevgi, bir mumdan fazlası demektir.

Sevgi, yıldızları yeniden alevlendirebilir.

Sith’in İntikamı Kitabı

Yoda’nın nihai gerçekliğinin son bulduğu düello. Zayıflıklarının ve içindeki tüm aydınlığın çıktığı bir düello. Umutsuzca bin yıldır biriken bir bilgiye karşı verilen mücadelenin düellosu. Yoda için ne olursa olsun denememeyi öğrenmenin tek yolunun olduğu bir düello. “Başarısız oldum ben. Gitmeliyim sürgüne artık.” İşte Senatör Bail Organa’nın güvenirliği ile herkesin, Galaktik Senatosunun bile içinde hala iyilik taşıyanlar olduğunu görmesini sağladı bu başarısızlık. Böylece bütün bunlara son vermek yerine, seçti zor bir sürgünü. Seçti karanlığın ötesini. Bail Organa’nın verdiği güven duygusu le seçti tekrar umudu.

Tüm bunca yazılanların yanında bazı geçiş noktalarında yer alan ve bilinmesi gerekenler var. Kitap buna güzelce değinmiş.

  • Anakin Skywalker Jedi Tapınağını basmaya gittiğinde ilk karşılaştığı kişi Jedi Ustası Jurokk’tu. Şövalyelerin Düşüş Operasyonunun ilk kurbanıydı
  • Yüzbaşı Antilles kitapta birkaç defa ismi geçen biriydi.
  • R2-D2 kitapta rolü büyüktü. Açıkçası olan biten her şeyi kaydetti bile denilebilir. Kayıt defterini şimdi açsak, tarih değişir usta. C-3PO ise kitapta ve filmde hafızası silinmiş olarak belirtilmiş.
  • Sora Bulq ve Depa Billapa. Karanlığa düşen iki Jedi’dan bahsedilmiş. Mace Windu’nun arkadaşı ve öğrencisi. Sora Bulq, Kötülük Labirenti ve Hassas Nokta kitabında bahsi geçiyor. Hassas Nokta kitabı Mace Windu’nun, Haruun Kal gezegeni, yani doğduğu gezegende yaşadığı bazı olayları anlatıyor. Yine Depa Billapa’ya sıkça değiniliyor bu kitapta.
  • İmparator filminden tanıdğımız Lorth Needa’ya bile yer verilmiş bir kitap. Bahsi, General Grevious’un gemisi Corusant semalarına düşerken geçiyor. İçinde yer alan Anakin, Obi wan hatta şansölyenin en azından hızlı bir ölümle hayatlarının son bulmasını diliyor. Çünkü umudun o gemide bir anda yok olacağını düşünmeden edemiyor. Bahsi bu şekilde geçiyor. İlginç olan şu; yıllar sonra bir iyilik olarak istediği ölümlerden biri çıkıp kendisini buluyor. Hemde o geminin içinde olan biri tarafından.

Yani arkadaşlar şunu demek isterim. Star Wars böyle bir evren. Göndermeler ile dolu. Her karakter birbirine oldukça bağlı. Özellikle bu şekilde işleniyor. Bu yüzden göndermeler ve yeni filmlerde eski karakterlere sık sık atıfta bulunduklarında lütfen ama lütfen hor görmeyin.

Son söz…

En parlak yıldızlar bile söner. En yırtıcı ejderhalar bile ölür.

Sonra yeni bir yıldız doğar. Yeni bir ejderha büyür.

Yunus Emre Atalay